Bazı hikayeler vardır, hiç unutamadığımız yıllar geçse de… İşte bir tanesi;
Yüce Alim Muhiddin Ibn Arabi bir sohbet esnasında hiddetlenir, ayağını şiddetli bir şekilde yere vurarak, onu dinleyenlere şöyle söyler; “Sizin taptığınız Tanrı ayaklarımın altında!”…
Bu sözünün üzerine Ibn Arabi’nin idamı istenir ve son sözü sorulur. O da; “Dehalessini Fişşın Zehaerel Kubur-ül Muhiddin” yani “Sin Şın’ a girdiğinde Muhiddin’nin kabri meydana çıkar” Der. Yıllar sonra Muhiddin’nin mezarının kaybolduğu yıllarda Yavuz Sultan Selim Şam seferine çıkar, Sin artık Şın’a girmiştir…
İlahi işaretler Selim’i Muhiddin’nin mezarına götürür…
Selim bununla kalmayıp idamı araştırdığında ise, işte o zaman Muhiddin’nin yüceliği parlar Şam topraklarında. Selim Muhiddin’nin ayağını vurduğu toprakları kazdırdığında parlar Muhiddin’nin yüceliği…
Bir küp altın çıkarken o bastığı toprakların altından parlar Muhiddin’nin yüceliği… Yüce Muhiddin bugün gelsen ve bize ders versen, merak ediyorum bize neler söylerdin? Söylesene biz neye tapıyoruz, yoksa hiçbir şeye tapamayacak kadar katılaşmış mı kalplerimiz?
Anlat bize de Muhiddin, söyle lütfen, biz neye tapıyoruz
Kaynak: *